Yapay Zeka ve Hukuk

YAPAY ZEKA VE HUKUK

Konuşma tanıma, görüntü sınıflandırma, otonom araçlar, makine çevirisi, bacaklı hareket ve soru cevaplama sistemleri gibi çeşitli bileşen görevlerinde dikkate değer başarılar elde edilen Yapay Zeka (kısaca “YZ”) hakkında uzman bilim insanları tarafından bugüne kadar yapılan birçok açıklamada, insanlık için büyük faydaları olduğu ve olabileceği kabul edilmekle birlikte, “gizli bir tehdit” olabileceği de belirtilmektedir. Örneğin, ünlü bilim insanı Prof. Dr. Stephen Hawking “Yapay zekanın geliştirilmesi insan ırkının sonunu getirebilir[1]” ifadelerine yer verirken, Tesla Motors’un kurucularından olan Elon Musk ise yapay zekanın benimsenmesini “şeytanı çağırma” ile kıyaslayarak, “yapay zekanın asla kaçamayacağımız ölümsüz bir diktatör haline gelebileceğini[2] belirtmiştir.

Tereddütlerin daha resmi bir şekilde ortaya konması amacıyla, 2015 yılının Ocak ayında, YZ alanında çalışmalar yürüten birçok bilim insanı tarafından da imzalanan açık bir mektup yayımlandı[3]. Bu mektupta özetle, YZ sistemlerinin insanoğlu tarafından yapması istenenleri yapmakla sınırlandırılması gerektiği açıkça belirtilmiştir[4]. Dolayısıyla, bilim dünyası yapay zekanın gelişiminde dikkatli olunması gerektiğini çünkü tehlike ve yarar arasında çok ince bir çizgi olduğunun altını çizmeye çalışmaktadır.

Peki, bilim insanları tarafından gizli bir tehdit olarak görülen yapay zekadan neden vazgeçemiyoruz? Çünkü bu teknolojideki potansiyel çok büyük, keşfedilmemiş bir alan ve yatırım olanakları sınırsız. Dünya genelinde yapay zekanın potansiyeli fark edildiğinden beri, bu alanda öncü rol üstlenmek isteyen birçok ülke ve firma büyük yatırımlar yaptı, yapmaya da devam ediyor. Hatta gelişmiş ülkelerin teknolojiyi tekelleştirip haksız rekabet ortamı yaratmasının da kaçınılmaz olduğunu kabul etmek gerekir. YZ alanında kontrollü öncülük için öncelikle söz konusu teknolojik gelişmelere ilişkin açık ve öngörülebilir bir hukuki çerçeve çizilmesi gerekiyor. Zira, bilim adamlarının işaret ettiği tehlike ve yarar arasındaki ince çizginin ancak kanunlar ile oluşturulabileceği tartışmasızdır.

  1. YAPAY ZEKANIN TANIMI

2019 yılında İstanbul, İzmir ve Ankara Baroları tarafından hazırlanan “Yapay Zeka Çağında Hukuk” isimli çalıştay raporunda yer verildiği üzere, John McCarthy’nin tanımına göre, yapay zeka, “insanların doğal olarak sahip oldukları zekâ ile çözdükleri problemleri çözme becerisine sahip makineler”; Sebastian Thrun’un tanımına göre ise, “karmaşık bir şeyi algılama ve uygun kararlar vermedir.” Türk Dil Kurumu’nda henüz bir tanıma yer verilmemiş olmasına rağmen, yabancı kaynaklardaki ansiklopedik tanıma göre ise; yapay zeka, dijital bir bilgisayarın veya bilgisayar kontrollü bir robotun faaliyetlerini akıllı varlıklara benzer şekilde yerine getirme yeteneğidir[5]. Ancak, yapay zeka için henüz kabul edilmiş global bir tanım olmadığı gibi, hukuki bir tanım da bulunmamaktadır.

  1. İLK YAPAY ZEKA

“Yapay zeka” ibaresinin tarihte ilk olarak kullanımından ziyade, YZ ile özdeşletirdiğimiz “robot” kelimesinin ilk kullanımını araştırdığımızda, Edmund Spencer isimli bir şairin 1596 yılında kaleme aldığı The Faerie Queene şiiri dikkat çekmektedir. Zira, bu şiirin 5. Bölümünde karşımıza çıkan Talus isimli demir adam formundaki karakter modern robotun ilk örneği niteliğinde olup, YZ’nin de belki de fikir babasıdır.

  • GÜNLÜK HAYATTA YAPAY ZEKA

Hukuki bir tanımı olmamasına rağmen, günlük hayatta, farkında olmadan YZ sıklıkla kullanılmaktadır. Her ne kadar YZ denildiğinde sadece “robot” figürü kafamızda canlansa da, aslında YZ günlük hayatımızın neredeyse her alanında karşımıza kolaylıkla çıkmaktadır. Şöyle ki, TÜSİAD ve Deloitte tarafından 2019 yılında hazırlanan bir rapora göre, Türkiye’de yetişkin bireylerin yaklaşık %98’i mobil telefona sahiptir ve bu bireylerin %77’si akıllı telefon kullanmaktadır[6]. Dolayısıyla, bilincinde olsunlar ya da olmasınlar, Türkiye’deki yetişkinlerin %77’si yanlarında sürekli bir YZ ile dolaşmaktadır. Zira, e-postanızda kullandığınız filtreler başta olmak üzere, Google Maps, Yandex, Uber gibi harita bazlı uygulamalar, Facebook, Pinterest, Instagram, Snapchat gibi birçok sosyal medya uygulamasında da yapay zeka kullanılmaktadır.

Bu nedenle, yukarıda da belirtildiği üzere, bilim insanları tarafından öngörülen tehditlerin önüne geçmek amacıyla, ülkemizde başta özel hayatın gizliliğini ve kişisel verilerin işlenmesi suretiyle kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak amacıyla ülkemizde Kişisel Verilerin Korunması Kanunu[7] ve ilgili mevzuat yayımlanmıştır.

  1. YAPAY ZEKA SINIRLARININ BELİRLENMESİ

Teknolojideki hızlı gelişim de göz önünde bulundurulduğunda, YZ’nin sadece akıllı telefonlarla sınırlı kalmadığı ve kalmayacağı aşikardır. Bu nedenle, Avrupa Birliği tarafından YZ’nin hukuki zeminin hazırlanması amacıyla çalışmalar yapılmaktadır. Avrupa Birliği Parlamentosu tarafından kaleme alınan Robotikte Avrupa Medeni Hukuk Kuralları Raporunda nihai Robotik Medeni Kanunu’nda olması gerektiği düşünülen tavsiyelere yer verilmiştir. Bunların başlıcaları şunlardır;

  • Otonom sistemler ve otonom akıllı robotlar gibi çeşitli şeyler için ortak bir resmi tanım oluşturulması,
  • İmalat kalitesi için bir standart oluşturulması,
  • Robotlarla ilgili sorumluluk için kurallar oluşturulması ve
  • Robotların nasıl incelenmesi, geliştirilmesi ve kullanılması gerektiğine dair yasaların oluşturulmasıdır.

Avrupa Birliği’nin 16 Şubat 2017 tarihli kararında (“European Parliament Resolution of 16 February 2017 with recommendation to the Commission on Civil Law Rules on Robotics 2015/2103 (INL)”) akıllı otonom robotlar için ortak bir tanıma yer verilmesi ve aşağıda belirtilen özellikler dikkate alınarak alt kategorilerinin oluşturulması öngörülmüştür:

  1. Sensörler aracılığıyla ve / veya ortamıyla veri alışverişi yaparak özerklik kazanma kapasitesi (ara bağlantı) ve bu verilerin analizi;
  2. Deneyim ve etkileşim yoluyla öğrenme kapasitesi;
  3. Robotun fiziksel desteğinin şekli;
  4. Davranış ve eylemlerini çevreye uyarlama kapasitesi.

Ayrıca, izlenebilirlik amacıyla ve ilave tavsiyelerin uygulanmasını kolaylaştırmak için, robotların sınıflandırılması için iç pazarı da kapsayacak nitelikte olmak suretiyle Avrupa Birliği çapında bir kayıt sisteminin oluşturulması ve belirlenen kriterlere göre gelişmiş robotların kaydının, diğer bir deyişle sicil kaydı sisteminin başlatılması öngörülmüştür.

Medeni Hukuk bakımından ise, Komisyonun robotlara ilişkin yasama sistemini kusursuz sorumluluğa mı yoksa kusur sorumluluğuna mı dayandıracağını tespit etmesi, üreticilerin ürettikleri otonom robotlara ilişkin sorumluluklarını kapsayacak nitelikte bir zorunlu sigorta sisteminin kurulması, bu sigorta sisteminin kapsama alanı dışındaki zararların tazmini için ise bir fon oluşturulması, ve belki de en önemlisi yapay zeka ve robotların medeni hukuk kuralları kapsamında sorumluluklarına ilişkin alınacak kararlarda Avrupa Birliği genelindeki bilim insanlarının uzmanlıklarına ve deneyimlerine başvurulması gerektiği belirtilmiştir.

Zira, hukuki açıdan dünyada sadece “eşyalar” ve “kişiler” var olduğundan, Avrupa Birliğinin yapay zekayı nasıl konumlandıracağı, akıllı robotlara hukuki haklar verilip verilmeyeceği ve sorumluluklarının kapsamı büyük önem arz etmektedir. Ancak, günümüzde, teknolojik anlamda gelişim yeterli ölçüde tamamlanmadığından hukuki altyapının oluşturulması da mümkün olmuyor.

 

Av. Bahar Çetinsaya

[1] https://www.bbc.com/news/technology-30290540

[2] https://www.washingtonpost.com/news/innovations/wp/2018/04/06/elon-musks-nightmarish-warning-ai-could-become-an-immortal-dictator-from-which-we-would-never-escape/

[3] https://futureoflife.org/ai-open-letter/

[4] “Robot” kelimesinin Rusça, Slovakça vb. dillerde “iş” anlamına gelmesi de dikkate alındığında, yapay zekanın insanoğlu tarafından verilen işleri yerine getiren olarak sınırlandırılması kabul edilebilir.

[5] https://www.britannica.com/technology/artificial-intelligence

[6] E-Ticaretin Gelişimi, Sınırların Aşılması ve Yeni Normlar, 2019.

[7] 24.03.2016 tarih ve 29677 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu.