Yapay zeka (YZ), son yıllarda teknoloji dünyasında devrim niteliğinde bir ilerleme sağlamış ve birçok sektörde yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ancak bu teknolojinin hızlı benimsenmesi, beraberinde çeşitli hukuki sorumluluklar ve zorluklar da getirmiştir. Özellikle yapay zeka sistemlerinin neden olduğu zararlar ve bu zararlardan kimin sorumlu olduğu konusu, hukuk dünyasında önemli bir tartışma konusu haline gelmiştir.

1. Yapay Zeka Nedir ve Nasıl Kullanılır?

Yapay zeka, bilgisayar sistemlerinin insan benzeri zekaya sahip olabilmesini sağlayan bir teknolojidir. Makine öğrenmesi ve derin öğrenme gibi alt alanlar üzerinde çalışan yapay zeka sistemleri, büyük veri setlerini analiz ederek öngörülerde bulunabilir, kararlar alabilir ve hatta insan benzeri davranışlar sergileyebilir.

2. Yapay Zeka Sistemlerinin Hukuki Sorumluluğu

Yapay zeka sistemleri genellikle kendi kendine öğrenen ve kararlar alan sistemlerdir. Bu durum, hukuki sorumluluğun belirlenmesini zorlaştırabilir çünkü geleneksel hukuk anlayışı insanlar arası ilişkiler üzerine kurulmuştur. Yapay zeka sistemleri tarafından potansiyel olarak neden olunan zararlar veya hatalar durumunda sorumluluğun kime ait olacağı hususu önem taşımaktadır.

3. Örnekler ve Gerçek Hayat Durumları

a. Trafik Kazaları ve Otonom Araçlar: Otonom araçlar, yapay zeka algoritmaları tarafından yönetilen araçlardır. Bir otonom araç kazaya karışırsa ve zarar meydana gelirse, bu durumda sorumluluk kimde olacaktır? Aracın programcısı, üreticisi, bakımından sorumlu olan şirket mi yoksa aracı kullanan kişi midir?

b. Hukuki Danışmanlık ve Yapay Zeka: Yapay zeka sistemleri, hukuk firmalarında danışmanlık ve belge hazırlama süreçlerinde kullanılmaktadır. Bir hukuki danışmanlık yapay zeka sistemi, yanlış veya eksik bilgi sağlarsa ve bu durum müvekkil için zararlı olursa, hukuki sorumluluk nerede başlar ve biter?

c. Sağlık Sektöründe Yapay Zeka: Yapay zeka, tıbbi teşhislerde kullanılarak hastalıkların tespit edilmesine yardımcı olabilir. Ancak, yanlış teşhis veya yanlış tedavi sonucunda ortaya çıkan zararlar durumunda sağlık hizmeti sunan kimse mi yoksa yapay zeka algoritması mı sorumlu olmalıdır?

4. Hukuki Çözümler ve Öneriler

Yapay zeka teknolojisinin hukuki sorumluluğunu belirlemek için hukuk sistemlerinde çeşitli yaklaşımlar tartışılmaktadır. Bunlar arasında:

  • Katı Sorumluluk Kuralları: Üretici veya programcıların sıkı bir sorumluluk altında olması.
  • Etkinlik ve Kontrol Testi: Yapay zeka sistemlerinin kontrol edilebilirlik ve izlenebilirlik düzeyi.
  • Yasal Değişiklikler: Yapay zeka teknolojilerinin benimsenmesine yönelik yeni yasal düzenlemelerin oluşturulması.

5. Sonuç ve Gelecek Görünüm

Yapay zeka teknolojisinin hukuki sorumluluğu, ileri teknolojik gelişmelerle birlikte daha fazla önem kazanmaktadır. Gelecekte, yapay zeka sistemlerinin etik ve hukuki çerçevelerde daha sağlam bir şekilde yönetilmesi ve hukuk sistemlerinin bu yeni teknolojiye uyum sağlaması gerekecektir.

Yapay zeka, hem büyük fırsatlar sunan bir teknoloji hem de potansiyel riskler taşıyan bir alan olarak hukukun yeniden değerlendirilmesini ve adapte olmasını gerektirmektedir. Bu nedenle, yapay zeka alanında çalışan herkesin, hukuki sorumlulukların doğru bir şekilde tanımlandığı ve uygulandığı bir ortam yaratmak için çaba göstermesi önemlidir.

Günümüzde teknolojinin hızlı bir şekilde gelişmesi, hukuk pratiğini derinden etkilemiş durumda. Yapay zeka ve doğal dil işleme gibi teknolojiler, avukatların işlerini daha verimli bir şekilde yapmalarına ve müvekkillerine daha iyi hizmet sunmalarına olanak tanıyor. Bu bağlamda, OpenAI tarafından geliştirilen ChatGPT gibi dil modelleri, avukatların günlük iş akışlarında önemli bir araç haline gelmiştir. Peki, bir avukat ChatGPT’yi nasıl en verimli şekilde kullanabilir? Bazı temel stratejiler aşağıdaki şekilde sıralanabilir:

1. Hukuki Araştırma ve Bilgi Edinme

Avukatlık mesleğinde doğru ve güncel bilgiye erişim kritik önem taşır. Geniş bir veritabanına sahip olan yapay zeka modelleri ile bir avukat hukuki konularla ilgili araştırmaları hızlı bir şekilde yapabilir. Örneğin, belirli bir hukuki konu veya içtihat hakkında bilgi almak için bu araçları kullanabilirsiniz. Ayrıca, mevzuat ve yargı kararları hakkında güncel bilgileri almak da mümkündür.

2. Hukuki Belge Hazırlama

Avukatların günlük işlerinden biri de hukuki belgelerin hazırlanmasıdır. Yapay zeka araçları ile, sözleşme taslakları, dilekçe örnekleri, savunma metinleri gibi belgelerin ilk taslaklarını oluşturmada yardımcı olabilir. Özellikle standart belgeler için zaman kazandırıcı bir araç olarak kullanılabilir.

3. Müvekkil Danışmanlığı ve Soruların Yanıtlanması

Müvekkiller genellikle hukuki süreçler ve terimler hakkında netleştirme yapmak isteyebilirler. Yapay zeka araçları, avukatların müvekkillerine hızlı ve açıklayıcı yanıtlar vermesine yardımcı olabilir. Örneğin, bir hukuki terimin açıklaması veya belirli bir hukuki süreç hakkında genel bilgi sağlama konusunda faydalı olabilir.

4. Dava Hazırlığı ve Strateji Geliştirme

Dava dosyalarının incelenmesi, delil değerlendirmesi ve strateji oluşturma süreçleri, avukatlık mesleğinin temel unsurlarıdır. Yapay zeka araçları, bu süreçlerde veri analizi yapabilir, olası savunma veya talep argümanlarını destekleyebilir veya karşı tarafın muhtemel stratejilerini değerlendirebilir.

5. Hukuki Eğitim ve Gelişim

Avukatların sürekli olarak hukuk alanında eğitim almaları ve bilgilerini güncel tutmaları önemlidir. Yapay zeka araçları ile, yeni mevzuat değişiklikleri, yargı kararları veya hukuki trendler hakkında bilgi sağlayabilir. Bu şekilde, avukatlar profesyonel gelişimlerini sürdürebilirler.

6. Hukuki Etik ve Uygulama Standartları

Hukuk pratiğinde etik sorunlar ve uygulama standartları büyük önem taşır. Teknolojilerin etik kurallar ve müvekkillerin mahremiyeti konusunda nasıl kullanılması gerektiği konusunda avukatların dikkatli olması gerekmektedir. Her zaman mesleki etik kurallara uygun hareket etmek esastır.

Sonuç

Doğal dil işleme araçları ve yapay zeka modelleri, avukatların hukuk pratiğinde verimliliği artırmak ve müvekkillerine daha etkili hizmet sunmak için önemli bir kaynak haline gelmiştir. Ancak, bu teknolojilerin kullanımının sınırları ve potansiyel riskleri her zaman dikkate alınmalıdır. Avukatlar, hukuki kararlarında ve müvekkillerine verdiği hizmetlerde teknolojinin sunduğu bilgileri dikkatlice değerlendirerek, bu teknolojiden en iyi şekilde faydalanabilirler.

Her avukatın mesleki ihtiyaçları farklı olabilir, bu nedenle yapay zeka modellerinin nasıl en iyi şekilde kullanılacağı konusunda bireysel bir strateji geliştirmek önemlidir. Ayrıca, teknolojinin hukuki danışmanlık alanındaki ilerleyişini yakından takip etmek ve profesyonel gelişim sürecinde yenilikçi yaklaşımları benimsemek de kritik bir unsurdur.

Günümüzde teknolojinin hızla ilerlemesiyle birlikte, yapay zeka (YZ) ticari şirketler için hem yeni fırsatlar sunmakta hem de yeni hukuki sorumlulukları beraberinde getirmektedir. Yapay zeka, veri analizi, karar destek sistemi, müşteri ilişkileri yönetimi, otomasyon gibi birçok alanda kullanılmakta ve iş süreçlerini optimize etmek amacıyla yaygın olarak benimsenmektedir. Ancak, bu teknolojinin kullanımı beraberinde bazı hukuki riskleri de getirebilir. Ticari şirketlerin yapay zeka kullanırken dikkat etmeleri gereken önemli hukuki konuları aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür:

1. Veri Kullanımı ve Gizlilik

Yapay zeka sistemleri genellikle büyük miktarda veri üzerinde çalışır. Şirketler, bu verileri yasal ve etik çerçevede toplamak, işlemek ve kullanmak zorundadır. Veri koruma mevzuatına (örneğin, KVKK gibi) tam uyum sağlamak ve kullanılan verilerin şeffaf bir şekilde işlenmesi, şirketlerin yasal yükümlülüğüdür. Ayrıca, yapay zeka sistemlerinin veri güvenliği konusunda da sıkı önlemler alınması gerekmektedir.

2. Adil Kullanım ve Ayrımcılık Riski

Yapay zeka algoritmaları, karar mekanizmalarını otomatik hale getirirken, bu sistemlerin adil olup olmadığı büyük önem taşır. Özellikle istihdam, kredi verme gibi alanlarda yapay zeka sistemlerinin ayrımcılık yapma riski bulunmaktadır. Şirketler, bu tür riskleri en aza indirecek adımları atmak ve sistemlerini sürekli olarak denetlemek zorundadır.

3. Sorumluluk ve Hukuki Yaptırımlar

Yapay zeka sistemleri nedeniyle ortaya çıkabilecek hukuki sorumluluklar netleştirilmelidir. Örneğin, bir yapay zeka sisteminin yanlış kararlarından doğacak hukuki sonuçlar konusunda şirketlerin sorumluluğu nasıl belirleneceği önemlidir. Ayrıca, hukuki yaptırımlar ve cezalarla ilgili olarak şirketlerin dikkatli olması gerekmektedir.

4. Etik İlkeler ve Toplumsal Kabul

Yapay zeka kullanımı etik değerlere uygun olmalı ve toplumsal kabul görmelidir. Şirketlerin bu teknolojiyi kullanırken toplumun beklentilerini ve değerlerini dikkate alması gerekmektedir. Ayrıca, yapay zeka sistemlerinin kullanımıyla ilgili şeffaflık sağlamak ve insan haklarını korumak da önemlidir.

5. Sözleşmeler ve İşbirlikleri

Yapay zeka sistemlerinin geliştirilmesi veya satın alınması süreçlerinde sözleşmelerin dikkatlice hazırlanması gerekmektedir. Şirketlerin, yapay zeka sağlayıcılarıyla işbirliği yaparken hukuki hak ve yükümlülüklerini netleştiren sözleşmeler imzalaması önemlidir.

Sonuç

Yapay zeka teknolojilerinin ticari şirketler için sunduğu potansiyel faydalar büyüktür, ancak bu teknolojilerin kullanımıyla ilgili hukuki riskler de önemli bir konudur. Şirketlerin, yasal uzmanlarla işbirliği yaparak yapay zeka kullanımı sırasında karşılaşabilecekleri hukuki sorunları anlamaları ve yönetmeleri önemlidir. Ayrıca, etik değerlere uygun hareket etmek ve toplumsal kabulü sağlamak da yapay zeka kullanımının sürdürülebilirliği için kritik unsurlardır.

 

Bu makale, ticari şirketlerin yapay zeka kullanımı sırasında karşılaşabilecekleri temel hukuki konuları ele almaktadır. Her şirketin yapay zeka kullanımıyla ilgili özel ihtiyaçları ve riskleri farklı olabileceğinden, özelleştirilmiş hukuki danışmanlık ve çözümler gerekebilir.

Adalet Komisyonu, Anayasa Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından incelendikten sonra, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda (“Kanun“) uzun zamandır beklenen değişiklikleri içeren Değişiklik Teklifi TBMM’ye sunulmuş olup, ilgili Teklifin 1 Haziran 2024 tarihinde yürürlüğe girmesi planlanmaktadır.

Değişiklik teklifinin olduğu gibi kabul edilmesi halinde, veri sorumlularına özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesi, yurt dışına veri aktarımı, idari yaptırımlar ve idari yaptırımlara karşı yapılacak başvurular gibi birçok hususta yeni uygulamalar gündeme gelecek. Bu kapsamda, veri sorumlularının Kanun’a uyum için yaptıkları çalışmaları gözden geçirmeleri, aydınlatma metinlerini güncellemeleri, yurt dışı aktarımın taraflarıyla Kişisel Verileri Koruma Kurumu’na (“Kurum”) sunulacak standart sözleşme hükümlerini kabul ederek bu hükümleri Kurum’a bildirmeleri gerekebilecektir. Ayrıca, yurt dışı aktarımı bakımından bildirim yükümlülüğünün ihlal edilmesi halinde veri işleyenler hakkında da idari para cezası uygulanması da teklifte yer alıyor. Veri sorumlularının ve veri işleyenlerin süreci yakın şekilde takip etmesi ve veri işleme süreçlerini değişikliklere uygun hale getirmek amacıyla çalışmalara başlaması önem arz etmektedir.

Özel Nitelikli Kişisel Verilerin İşlenmesi

Özel nitelikli kişisel verilerin ancak aşağıda belirtilen hallerin bulunması durumunda işlenebileceği düzenlenecektir:

  • İlgili kişinin açık rızasının olması,
  • Kanunlarda açıkça öngörülmesi,
  • Fiili imkânsızlık nedeniyle rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin kendisinin ya da bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması,
  • İlgili kişinin alenileştirdiği kişisel verilere ilişkin ve alenileştirme iradesine uygun olması,
  • Bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması,
  • Sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbi teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetlerinin planlanması, yönetimi ve finansmanı amacıyla gerekli olması,
  • İstihdam, iş ve sosyal güvenliği, sosyal güvenlik, sosyal hizmetler ve sosyal yardım alan hukuki yükümlülüklerin yerine getirilmesi için zorunlu olması,
  • Siyasi parti, dini veya sendikal amaçlarla kurulan vakıf, dernek ve diğer kar amacı gütmeyen kuruluş ya da oluşumların, tabi oldukları mevzuata ve amaçlarına uygun olmak, faaliyet alanlarıyla sınırlı olmak ve üçüncü kişilere açıklanmamak kaydıyla; mevcut veya eski üyelerine ve mensuplarına veyahut bu kuruluş ve oluşumlarla düzenli olarak temasta olan kişilere yönelik olması.

Özel nitelikli kişisel verilerin işlenebilmesi için yukarıda belirtilen hallerden en az birinin olması gerektiği aksi takdirde, özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesinin yasak olduğu açıkça düzenlenmiştir.

Yurt Dışı Veri Aktarımı

Değişiklik Teklifi ile kişisel verilerin yurt dışına aktarımına ilişkin de kapsamlı düzenleme yapılması planlanmaktadır. Buna göre;

  • Ülkelere ek olarak, Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun (“Kurul”) Yeterlilik kararlarının uluslararası kuruluş veya ülke içerisindeki sektörler hakkında da verilebileceği, verilebilecek bu kararlara uygun olarak yurt dışına veri aktarımı yapılabileceği,
  • Türkiye’deki kamu kurum ve kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının yurt dışındaki kamu kurum ve kuruluşları veya uluslararası kuruluşlar ile yapacağı uluslararası sözleşme niteliğinde olmayan anlaşmaların varlığı halinde de Kurul’dan izin alınması kaydıyla yurt dışına veri aktarılabileceği,
  • Kurul’un yetkilerine dayanarak alternatif bir mekanizma olarak kabul ettiği bağlayıcı şirket kurallarının da Kanun’a eklenmesi, Kurul tarafından onaylanan bağlayıcı şirket kurallarının varlığı halinde, ortak ekonomik faaliyette bulunan teşebbüs (şirketler topluluğu) bünyesindeki şirketlerin bu kurallar kapsamında yurt dışına veri aktarabileceği,
  • İlgili kamu kurum ve kuruluşunun görüşü alınarak, Türkiye’nin ve ilgili kişinin menfaatinin ciddi bir şekilde zarar göreceği durumlarda da Kurul’un izni ile verilerin yurt dışına aktarılabileceği,
  • En dikkat çekici değişiklik önerisi olarak ise, Kurul tarafından içeriği belirlenecek ve ilan edilecek standart bir sözleşmenin veri aktarımının tarafları arasında imzalanması halinde de, 5 iş günü içerisinde Kurum’a bildirilmesi kaydıyla, kişisel verilerin açık rıza aranmaksızın yurt dışına aktarılabileceği düzenlenmektedir.

Bunun yanı sıra, yurt dışı aktarımının belirlenen prensiplere uygun olmadığı aşağıda belirtilen bazı istisnai durumlarda da yurt dışı aktarımı yapılabileceği hüküm altına alınmıştır;

  • İlgili kişilerin muhtemel riskler hakkında bilgilendirilmesi kaydıyla, yurt dışına veri aktarımına açık rıza vermeleri,
  • Yurt dışına veri aktarımının ilgili kişi ile veri sorumlusu arasındaki bir sözleşmenin ifası veya ilgili kişinin talebi üzerine alınan sözleşme öncesi tedbirlerin uygulanması için zorunlu olması,
  • Yurt dışına veri aktarımının ilgili kişi yararına veri sorumlusu ve diğer bir gerçek veya tüzel kişi arasında yapılacak bir sözleşmenin kurulması veya ifası için zorunlu olması,
  • Yurt dışına veri aktarımının üstün bir kamu yararı için zorunlu olması,
  • Bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için kişisel verilerin yurtdışına aktarılmasının zorunlu olması,
  • Fiili imkânsızlık nedeniyle rıza veremeyecek durumda olan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin kendisinin ya da bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün korunması için kişisel verilerin aktarılmasının zorunlu olması,
  • Kamuya veya meşru menfaati bulunan kişilere açık olan bir sicilden, ilgili mevzuatta sicile erişmek için gereken şartların sağlanması ve meşru menfaati olan kişinin talep etmesi kaydıyla yurtdışına veri aktarımı yapılması.

Özel nitelikteki bu düzenlemelerin öncelikli olarak uygulanacağı belirtilmek suretiyle, Değişiklik Teklifi’nin kabul edildiği durumda da veri sorumlularının ve veri işleyenlerin diğer mevzuattan kaynaklanan sınırlamaları olabileceği kabul edilmiştir.

Kurum’un yurt dışı aktarımına ilişkin usul ve esasları, ayrı bir yönetmelik ile detaylı olarak düzenlenmesi beklenmektedir.

Yeni İdari Para Cezası

Yukarıda belirtildiği üzere veri sorumluları ve veri işleyenler tarafından yurt dışı aktarımı için imzalanabilecek standart sözleşmeleri 5 iş günü içerisinde Kurum’a bildirme yükümlülüğü getirilmiş olup, bu yükümlülüğe aykırılık halinde, hem veri sorumluları hem de veri işleyenler hakkında 50.000.- TL’den 1.000.000.- TL’ye kadar idari para cezası uygulanabileceği düzenlenmiştir.

Yargı Yolu

Kanun uyarınca Kurul’un idari para cezasına ilişkin kararlarına karşı ancak sulh ceza hakimliklerine başvurulabilmekte olup, idari yargı yoluna ancak Kurul’un para cezası ile birlikte ya da sadece başka bir idari yaptırım uygulaması halinde gidilebilmektedir. Ancak, Değişiklik Teklifinin olduğu gibi kabul edilmesi halinde, Kurul’un idari para cezalarına karşı da idare mahkemelerinde dava açılabileceği düzenlenmektedir.

Diğer yandan, 1 Haziran 2024 itibariyle sulh ceza hakimlikleri nezdinde görülmekte olan başvurular, bu hakimliklerce görülmeye devam edecektir.

Sonuç olarak; Değişiklik Teklifi, Kanun’u Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü’ne yaklaştırmaktadır. Öte yandan, yeni düzenlemeler ile birlikte, Kanun’a uyum amacıyla hazırlanan aydınlatma metinleri ve rıza formları açısından da değişiklik yapılması gerekeceği aşikardır. Ayrıca, özellikle yurt dışına aktarıma ilişkin Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü uygulamasından farklı olarak standart sözleşmelerin Kurum’a bildirilmesi zorunluluğuna dikkat edilmesi önem arz etmektedir.

Saygılarımızla,

25 Kasım 2023 tarihli ve 32380 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7887 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere limited ve anonim şirketler için asgari sermaye tutarları arttırılmıştır. Buna göre, limited şirketler için 50.000 TL, anonim şirketler için 250.000 TL ve kayıtlı sermaye sistemini kabul eden ancak halka açık olmayan anonim şirketler için asgari sermaye tutarı 500.000 TL’ye çıkarılmıştır.

Ticaret Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, 1 Ocak 2024’ten itibaren yeni kurulacak şirketler için yeni asgari sermaye tutarlarının uygulanması gerekmekle birlikte, 1 Ocak 2024 tarihinden önce kurulmuş olan şirketlerin, yeni düzenlemeye uyum sağlamak için sermayelerini artırmalarına gerek yoktur.

Bununla birlikte, ticaret sicil müdürlükleri tarafından ilgili değişikliğin uygulanmasında uyum sağlamak amacıyla, Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü tarafından “Asgari Sermaye” hakkında bir genelge (“Genelge”) hazırlanmış ve ticaret sicillerine iletilmiştir.

Genelge uyarınca, aşağıda sıralanan işlemlerde mevcut şirketlerin sermaye miktarlarının yeni asgari sermaye tutarlarının altında kalmaması amacıyla 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren dikkat edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Buna göre;

  • Yeni kurulacak olan şirketlerin sermayelerinin, yeni asgari sermaye tutarlarının altında kalmaması gerekmektedir.
  • Mevcutta kurulu bulunan şirketlerin sermaye artırımı yapmaları durumunda, sermayenin yeni asgari sermaye tutarlarından az olmaması gerekmektedir.
  • Kısmi bölünmede sermaye azaltımı yapılacak ise bölünen şirketin sermayesinin, yeni asgari sermaye tutarlarından az olmaması gerekmektedir.
  • Tür değişikliğinde, yeni türün sermayesinin, yeni asgari sermaye tutarlarından az olmaması gerekmektedir.
  • Türk Ticaret Kanunu’nun 376. maddesi kapsamında şirketin sermayesi ve kanuni yedek akçelerin kaybına ilişkin yapılacak hesaplamalarda şirketin tescil edilmiş sermayesinin esas alınması gerekmektedir. Bununla birlikte, tedbir alınması gereken durumlarda yapılacak işlemlerde yeni asgari sermaye tutarları dikkate alınmalıdır.
  • Türk Ticaret Kanunu’nun hükümlerine göre 14 Şubat 2014 tarihine kadar sermaye artırımlarını herhangi bir nedenle gerçekleştirmemiş olan şirketler için Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 10. maddesi ile üç aylık bir süre tanımlanmış ve bu süre zarfında sermaye artırımı gerçekleştirmeyen şirketlerin tescil sicil kaydı silinmişti. Tescil sicil kaydı silinen bu şirketlerin faaliyetlerine devam etmek istemeleri ve bu kapsamda kayıtlarını yeniden tesis etmek istemeleri durumunda, bu şirketlerce sermaye artırımı yapılabileceği yönünde açık bir mahkeme kararı bulunmadıkça, sermaye artırımı taleplerinin tescil edilmeyeceği, düzenlenmiştir.

Sonuç olarak, Genelge’de listelenen işlemler açısından yukarıdaki hususlara uyulması önemli olup 1 Ocak 2024 tarihinden önce kurulan ve sermayesi yeni asgari sermaye tutarlarının altında olan şirketler, yukarıda sayılan işlemler hariç olmak kaydıyla, sermaye artırımı yapmalarına gerek olmaksızın tüm tescil işlemlerini gerçekleştirebilecektir.

Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Numarası (T.C. Kimlik Numarası) bilgileri, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (Kanun) tarafından genel nitelikte kişisel veri olarak kabul edilir. Ancak, uygulamada, farklı verilerin işlenmesi ile elde edilebilecek sonuç aynı iken, doğrudan T.C. Kimlik Numarası verilerinin işlenmesinin, kişinin diğer kişisel verilerine erişmesine izin vermesi nedeniyle eleştirilmekteydi.

 

TC Kimlik Numaralarının işlenmesinin çok hassas bir konu olduğu tartışmasızdır. Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun (Kurul) yakın zamanlı bir kararında, (TC Kimlik Numarasının yemek kartı hizmeti sunan veri sorumlusuna ait mobil uygulamada işlenmesi hakkında karar), TC Kimlik Numarasının genel nitelikte kişisel veri kategorisinde yer almasına rağmen, genel nitelikte diğer kişisel verilere göre daha önemli bir veri olduğunu ve veri ihlali durumunda ilgili kişiler için daha büyük zararlara yol açabileceğini belirtti. Ayrıca, ilgili kişilerin haklarını daha az sınırlayan diğer verilerin işlenmesinin TC kimlik numarası işlenmesine kıyasla daha uygun olduğu; bu suretle, TC kimlik numarasının işlenmesinin Kanun’da belirtilen genel ilkelerden kişisel verilerin işlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma ilkesine, Kanun’da belirtilen genel ilkelere aykırıdır. Bu nedenle, ilgili karar, aynı amaca T.C. kimlik numarası işlenmeden de ulaşılabilir.

 

Veri sorumluları tarafından uygulamada çok sayıda örnekte TCKN doğrudan işlenmesine ilişkin eleştiri ve şikâyetlerin artması nedeniyle Kişisel Verileri Koruma Kurumu (Kurum) tarafından 16 Ocak 2024 tarihinde TCKN işlenmesinde dikkat edilmesi gereken hususlar hakkında bir Rehber yayınlandı.

 

Rehber, TC Kimlik Numarasının resmi, özgün ve değiştirilemez nitelikte olduğu ve ilgili kişilerin diğer kişisel verilerine erişmesini kolaylaştırdığı için veri sorumluları tarafından işlenmesinin tercih edildiğini belirtiyor. Bununla birlikte, Kurul kararları ile birlikte, TC Kimlik Numarası’nın özel nitelikli kişisel veriler arasında yer almamasına rağmen, ilgili kişiler üzerinde zararlı bir etkisi olabilir. Bu nedenle, genel nitelikli kişisel veriler arasında yer alsa da, özel nitelikli kişisel veriler arasında yer almamasına rağmen, bunlardan daha önemli olduğu belirlenmiştir.

 

Rehber ayrıca, Kanun’un 4. Maddesi’nde yer alan genel ilkelerden, kişisel verilerin işlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olması ilkesi hakkında daha fazla bilgi vermektedir. T.C. Kimlik Numarası işlenmesinin, başka bir kişinin kişisel verilerini işleyerek aynı amaca ulaşmak mümkün iken, T.C. Kimlik Numarası işlenmesinin ilgili kişilerin kişisel verilerinin korunmasını isteme hakkını daha da kısıtlayacağı ve gereklilik ve orantılılık ilkelerini ihlal edeceği tespit edilmiştir. Bu nedenle, Rehber, bir mobil uygulamada kişinin kimliğini doğrulamak için telefon numarasını kullanmanın mümkün olduğunu ancak TC kimlik numarası kullanımının gereklilik ve orantılılık ilkelerine aykırı olduğunu göstermektedir. Ayrıca, kişisel verilerinin korunmasına daha az müdahale eden yöntemlerin tercih edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.

 

Rehberin devamında, veri işleme faaliyetleri için TC Kimlik Numarası’nın işlenmesinin ve ibraz edilmesinin gerektiği haller aşağıdaki şekilde sıralanmıştır:

T.C. Kimlik Numarasının İşlenmesinin Öngörüldüğü Durumlar T.C. Kimlik Numarasının İbraz Edilmesinin Öngörüldüğü Durumlar
Mal ve Hizmet Alışverişi için Fatura Düzenlenmesi Pay Sahibi Olunan Şirketin Genel Kuruluna Katılım
Sipariş ve Kargo Teslimatı Mesafeli Sözleşme Yapılması
Posta Gönderilerinin Teslimi Genel ve Mahallî Seçimlerde Oy Verme
Elektronik Ticarette Aracı Hizmet Sağlayıcılara Yapılacak Şikayet Başvuruları Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Borsaların Organ Seçimlerinde Oy Verme
Esnaf Tarafından Ticari Elektronik İleti Gönderimi Sendika Seçimlerinde Oy Verme
Gerçek Kişiler Tarafından, Ticari Elektronik İletilere İlişkin Ticaret Bakanlığı’na Şikayette Bulunulması Sendika Temsilcisinin Kimliğinin İşverene Bildirilmesi
Ticaret Siciline Tescil ve Sicil Tasdiknamesi Noterlikçe Yapılan Kimlik Tespiti İşlemleri
Mahallî ve Genel Seçimler Kapsamında, Seçmen Listelerinin Askıya Çıkarılması, Seçime Girme Yeterliliğine Sahip Siyasî Partiler ile Paylaşılması Sağlık Hizmet Sunucularında Yapılan Kimlik Tespiti İşlemleri
İcra Takip Taleplerinde Bulunma Özel veya Resmi Her Türlü Konaklama, Dinlenme, Bakım ve Tedavi Tesislerinin, Ticaret ve Sanat Amacı Güden Bütün İş Yerlerinin ve Öğrenci Yurtlarının Sorumlu İşleticileri ile Bu Gibi Yerlerde Çalışanlar ve Barınanlar; Resmi Dairelerin Yetkili Amirleri; Konutlarda Sürekli veya Geçici Olarak Kalanlar, Çalışanlar veya Konutlarını Değiştirenlerin Kimliklerinin Tespiti ve Bildirilmesi
Noterlikte Yapılan Hukuki İşlemler Elektronik Ödeme Hizmeti
Tapu Kütüğüne Tescil Elektronik Haberleşme Sektöründe Kimlik Doğrulama İşlemleri
Dava Açma, İstinaf, Temyiz vb. İstemli Dilekçeler Spor Müsabakalarına Bahis Oynama ve İkramiye Kazanma
Aile Kütüklerinin Tutulması Milli Piyango Çekilişlerinden İkramiye Kazanma
Boşanma ve Evliliğin İptali Kolluk Güçlerinin Kimlik Sorma Yetkisi
Gerçek Kişilere Verilen Tanıtıcı Belgeler Özel Hastanelerde Biyometrik Yöntemlerle Kimlik Doğrulama
5490 sayılı Kanun Kapsamında İçişleri Bakalığı’nca Kimlik Bilgilerinin Paylaşılması  
Kimlik Paylaşım Sistemi  
Hekimler ve Sağlık Çalışanlarının “Beyaz Kod Kullanımı”  
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kapsamındaki Sigortalıların İşlemleri  
Sendika Kurulması  
Havayolu Bileti Düzenlenmesi  
Karayollarında Tarifeli/Tarifesiz Yolcu Taşıma ve Biletleme  
Karayollarında Kargo Taşıma ile Yetki Belgelerini Alma ve Yenileme  
Yolculuk, Etkinlik ve Spor Müsabakaları Biletlemeleri  
Maaş Ödemesi Kapsamında Toplu Müşteri Kabulü  
Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi  
Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi Üyeleri Arasındaki Veri Paylaşımı  
Numara Taşıma İşlemi  
Spor Salonlarına/Tesislerinde Çalışma veya Üye olma  

 

 

Akıllı sözleşmeler, diğer sözleşmelerde olduğu gibi temel olarak bir anlaşmanın koşullarını belirlemektedir. Ancak, diğer sözleşmelerden farklı olarak, taraflarca önceden belirlenmiş koşullar çerçevesinde çalışan akıllı sözleşmeler blok zincirinde depolanan ve kendi kendini ifa edebilen programlardır. Kendi kendini ifa edebilme unsurunu taşıyan akıllı sözleşmelerin asıl amacı, aracılara olan ihtiyacın ortadan kaldırılması ve tarafların birbirine güvenmek zorunda olmaktan kurtarılmasıdır.

Bitcoin arada banka gibi “bir aracı” olmaksızın para gönderip almayı mümkün kılmaktadır. Akıllı sözleşmeler de bu temel fikri bir adım öteye taşıyarak ne kadar karmaşık olursa olsun her türlü işlemi ve sözleşmeyi güvenli bir şekilde otomatikleştirir, aracı kurum ve kişileri ortadan kaldırmak suretiyle işlemleri sanal olarak merkezsizleştirir.

Etherium isimli kripto para üzerinde gelişen akıllı sözleşmeler, yazılı ya da sözlü yaptığımız akitlerin ticari ya da sosyal koşullarının dijitalleştirilerek kodlara çevrilmesi ve bu kodların ıslak imzayla taahhüt altına alınması yerine dijital ya da kripto imzayla taahhüt altına alınmasıdır.

Günümüzde sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıklar nedeniyle taahhütlerin yerine getirilmesi amacıyla mahkemelere başvurulurken, akıllı sözleşmelerde koşulları ve yaptırımları dijital olarak döngü içine alırsanız bu protokol maddelerini herhangi bir mahkemeye ya da 3. Bir kurum ya da kuruluşa götürmeden yönetilmesini sağlarsınız. Diğer bir deyişle, sözleşmedeki taahhüt ve koşulların hepsi blok zincir üzerinde çalışan algoritmik bir kodla sevk ve idare ediliyor.

Örneğin, günümüzde, ev satın almak için alıcı ve satıcı ilgili tapu dairesi ve bankayı kullanmak suretiyle ve bir sürü kanıt ortaya koyarak bu süreci tamamlayabilir. Akıllı sözleşmeler aracılığıyla bir evin satın alınması için ise, herhangi bir kurum ya da kuruluşa gerek yoktur. Taraflar arasında akdedilen sözleşmede alıcıya taksitli ödeme imkanı da verildiğini farz etsek, örneğin ikinci taksidin zamanında ve tam olarak ödenmemesi halinde, bu durumda, ilk hafta anahtar dijitalse anahtar deaktive edilebilir, ikinci hafta da ödeme gerçekleşmezse, otomatik olarak evin tapusu satıcı üzerine geri dönebilir, alıcı tarafından ödenen ilk taksit de satıcıya iade edilebilir. Dolayısıyla taraflardan birinin taahhütlerini yerine getirmemesi halinde, akıllı sözleşme kapsamında öngörülen koşulların otomatik olarak kendi kendini ifa etmesi söz konusu olur. Dolayısıyla, karşı tarafa güven ihtiyacını ve aracılara yönelik gereksinimi ortadan kaldırması ise akıllı sözleşmelere olan ilginin asıl sebebidir.

Görüldüğü üzere, koşullar karşılandığında bir sonraki eylemi tetikleyerek bir iş akışını otomatikleştirebilen akıllı sözleşmeler, blok zincirinin sunduğu güvenlik, güvenilirlik ve erişilebilirlikten faydalanır. Akıllı sözleşme uygulaması, birtakım istisnalar dışında, blok zincirine eklendikten sonra genellikle geri alınamaz veya değiştirilemez.

Yeni finansal araçlardan lojistik ve oyun deneyimlerine kadar çok çeşitli alanlarda kullanılır ve diğer herhangi bir kripto işlemi gibi blok zincirinde depolanır. Dolayısıyla, kasada saklanacak bir evrak değil, blok zincirinde ölümsüz hale gelen bir kod olarak da tanımlanabilir.

Şu anda her ne kadar akıllı sözleşme örnekleri az olsa da, gelişen teknoloji ile paralel olarak hızlı bir şekilde akıllı sözleşmelerin hayatımızdaki yerinin ve öneminin de artacağı kuşkusuzdur.

Av. Bahar Çetinsaya

YAPAY ZEKA ve SORUMLULUK

2016 yılında Amerika Birleşik Devletlerinin Florida eyaletinde Tesla marka otomobilini otopilot modunda kullanan 40 yaşındaki sürücünün bir tırın altına girerek ölmesiyle[1] yapay zekanın cezai sorumluluğunun tartışılması önem kazanmışken, 2018 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Arizona eyaletinde, Uber şirketinin otonom araçlarından biri yaya geçidi olmayan bir caddede karşıdan karşıya bisikletiyle geçen 49 yaşındaki bir bayanın ölümüne neden oldu[2]. Arizona eyaleti yasal düzenlemeleri çerçevesinde otonom araçları test etmeye yetkili olan Uber şirketinin, cezai anlamda bir sorumluluğu olmadığı gerekçesiyle hakkında herhangi bir soruşturma başlatılmadı[3]. Ancak, otonom araçların sürüş sorumluluğunu insandan otonom araç teknolojisine aktarmasıyla, zararların tazmini açısından mevcut cezai ve hukuki sorumluluklara ilişkin yasal düzenlemelerin bir an önce oluşturulması gerektiği kuşkusuzdur.

Örneğin, otonom bir aracın yayaya çarpması durumunda, nasıl bir cezai sorumluluğa dayanılacaktır? En yakın olasılıkla, hayvan sahibinin ya da çalışanın verdiği zarara karşı işverenin sorumluluğu halleri uygulama alanı bulabilir. Ancak, mevcut düzenlemelerle aracın bir hayvan kategorisine sokulamayacağı aşikar olup, bir hayvanın bakımını ve yönetimini üstlenen sürekli veya geçici olarak üstlenen kişinin hayvanın verdiği zarardan sorumluluğunu düzenleyen hükümlere[4] başvurulamayacağı da ortadadır. Diğer yandan, yapay zekanın işçi-işveren ilişkisi içerisinde olduğundan da bahsedebilmek pek mümkün değildir. Dolayısıyla, mevcut yasal düzenlemelerdeki boşluklar suçların cezasız kalmasına ve bu da kuşkusuz hukuki devlet ilkesinin zarar görmesine neden olacaktır.

Diğer yandan, otonom aracın üreticisi firma ya da yazılım şirketinin cezai bir sorumluluğu olacak mı? Yazılım şirketlerine ilişkin hukuki sınırlandırmalar ve düzenlemeler getirilmesi gerektiği kesinlikle unutulmamalıdır. Zira, üretici gibi yazılım şirketleri de YZ oluşumunda eldeki verileri işleyen, yükleyen ve verilerin giriş ve çıkışlarını sağlayan kuruluşlardır. YZ bu verilerden yola çıkarak diğer bir deyişle, karşılaştığı bir durum karşısında kendisine öğretilen tepkiyi veren bir sistem olarak tanımlanabilir. Teknik olarak, [ A -> B ] olarak da formüle edilen bu durum, veri girişi A olduğunda, B’nin çıkacağının YZ’ya öğretildiği şeklinde de ifade edilebilir.

  1. YAPAY ZEKADA VERİLERİN ÖNEMİ

Yapay Zeka kullanılan bir program ya da bir projede belki de en önemli unsur “veri”dir. Elinizdeki veri ne kadar çok olursa, YZ kullanmak suretiyle doğru sonuca ulaşmanız o kadar kolay olacaktır. Ancak, bu noktada, YZ’ya tanımlanan verilerin doğruluğunun ne kadar önemli olduğunu vurgulamak gerekir. Verilerin doğru olmasının yanı sıra, eksiksiz de olması gerekmektedir.

Bu konuda dikkat çekici örneklerden biri, Amerikan hukuk sisteminde ve ayrıca polis tarafından kullanılan COMPAS isimli bir YZ’dır. COMPAS kimlerin gelecekteki suç faaliyetlerine dahil olma şansının yüksek olduğunu tahmin etmek için kişilerin yaşları, cinsiyetleri, medeni durumları, madde kullanım öyküleri ve sabıka kayıtları gibi kişilerle ilgili verileri kullanır. Bu bilgi, polis tarafından bir suç meydana gelmeden önce müdahale etmek için ya da mahkemeler tarafından duruşma öncesi, duruşma sırasında ya da tutuklanan birinin yeniden suç işleme olasılığının olup olmadığını belirlemek için kullanılmaktadır. Örneğin, birçok yargı alanında yargılama öncesi tahliye ve ceza verme konusunda karar vermeye yardımcı olmak için kullanılan bu YZ, kişinin serbest bırakılması halinde yeniden tutuklanma olasılığını ölçmek için 1 ile 10 arasında bir istatistiksel puan verir. Bunu dikkate alan Amerikan hakimleri, kişinin cezasını evinde mi yoksa hapishanede mi geçireceğine karar vermektedir.

Buradaki sorun, algoritmaların beslediği verilerde yatmaktadır. Öncelikle, öngörücü algoritmaların tutuklama oranlarına göre kolayca çarpıtılabileceği kuşkusuzdur. ABD Adalet Bakanlığı verilerine göre, siyahi bir ırktansanız tutuklanma olasılığınız beyaz olmanızdan iki kat daha fazladır[5]. Siyahi bir kişinin, beyaz bir kişiye göre, haksız yere durdurulma olasılığı ise beş kat daha fazladır. Burada, aslında düşündürücü ve bilim insanları tarafından mercek altına alınan husus YZ’ya girilen veriler içerisinde kişilerin ırklarının yer almamasıdır. Peki, kişilerin ırklarını bilmemesine rağmen, bu YZ’ya göre neden siyahi kişilerin tutuklanma ve haksız yere durdurulma olasılığı daha fazladır?

Şöyle ki, zaten geçmişte siyahi kişiler beyazlara oranla daha fazla cezalandırılmışlardır. Siyahi topluluklara karşı silah olarak kullanılan uzun bir veri geçmişi varken, YZ’nin bu verileri kullanarak adil bir istatiksel puan verebilmesi sizce muhtemel midir?

Sonuç olarak, algoritmalara girilen verilerin zaten toplumdaki mevcut eşitsizlikleri yansıtması halinde sonucun daha da kötüleşebileceği aşikardır. Belki de bu aşamada, kişilerin özgürlüklerine ilişkin bu kadar önemli kararların alınması sırasında değil de, Çin’de hayata geçirilen Xinhua isimli YZ hakimi gibi belli davalara bakan YZ geliştirilmesidir. Örneğin trafik para cezalarına karşı yapılan itirazlarda yapay zekanın kullanılması suretiyle yargılamanın hızlanması ve sulh ceza mahkemelerinin yükünün hafifletilmesi mümkün olabilir. Bir diğer ihtimal de, YZ’nin gerekçeli karardan ziyade davalardaki ön inceleme aşamasında rol alması olabilir.

  1. YAZILIM ŞİRKETLERİNİN SORUMLULUĞU

YZ’ya tanımlanan verilerin doğru ve eksiksiz olması gerektiği gibi, yazılım şirketlerinin veri kullanımı sırasında iyi-kötü, doğru-yanlış verilerin ayrımını yaparak YZ’ya tanımlaması ve YZ’nın bunu, diğer bir deyişle vaka özelliklerini öğrenmesini sağlaması gerekmektedir.

Ancak, ceza hukuku “insan” ile ilgili olduğundan, YZ’nın mevcut gelişiminde ayıramayacağı noktalar olduğunu kabul etmek gerekir. Örneğin, yapay zekanın 2 yaşındaki oğlunun karnını doyurmak için marketten mama/süt çalan bir anne ile komşusunun evindeki kasayı hırs için soyan biri arasındaki ayrımı yapabilmesi şu anda mümkün değil. YZ ikisini de kişilerin sicilinde hırsızlık olarak nitelendirecekken, insanoğlu için bu iki eylemin daha farklı nitelendirilmesi muhtemeldir[6].

Bu nedenlerle, eldeki veriler ne kadar çok olursa olsun, verilerin doğru ve eksiksiz olmasının yanı sıra yazılım şirketi tarafından doğru işlenmesi de önem arz etmektedir. Aksi takdirde, işveren açısından zaman ve para kaybı söz konusu olacak ve belki de bu anlamda yazılım şirketinin sorumluluğu gündeme gelebilecektir.

  • YAZILIM ŞİRKETLERİ VE İŞVEREN ARASINDAKİ SÖZLEŞMELER

Yazılım şirketleri ile işverenler arasında akdedilecek sözleşmelerde cezai ve hukuki sorumluluklarının çerçevesinin doğru belirlenmesi gerekmektedir. Zira, verilerin işveren tarafından yazılım şirketine verilmesi halinde, bu verilerin doğruluğunun ve eksiksizliğinin de işveren tarafından kabul edilmiş olması gerekmektedir. Aksi takdirde, yanlış verilere dayandırılan YZ’nın hata yapacağı ve arzu edilen sonuca ulaşılamayacağı, dolayısıyla zaman ve para kaybının ortaya çıkacağı kuşkusuzdur.

Av. Bahar Çetinsaya

[1] https://www.theguardian.com/technology/2016/jun/30/tesla-autopilot-death-self-driving-car-elon-musk

[2] https://abcnews.go.com/US/woman-killed-driving-uber-car-identified-company-suspends/story?id=53853861

[3] https://www.nytimes.com/2019/03/05/technology/uber-self-driving-car-arizona.html

[4] Türk Borçlar Kanunu 67. Madde.

[5] https://www.ojjdp.gov/ojstatbb/crime/ucr.asp?table_in=2

[6] Diğer yandan, uzun içtihatların saniyeler içerisinde özetini çıkaran ve her ne kadar henüz Türkçe dilinde olmasa da İngilizce dilinde saniyeler içerisinde sözleşmeleri doğru bir şekilde inceleyen YZ’nın insanoğlu için vazgeçilmez olduğu da ortadadır. Bu nedenle, YZ ve insanın kendilerine ait belirleyici özelliklerini birlikte kullanabilecekleri oluşumların gelecekte çok daha ön planda olacağını göreceğimiz kanaatindeyim.

 

YAPAY ZEKA VE HUKUK

Konuşma tanıma, görüntü sınıflandırma, otonom araçlar, makine çevirisi, bacaklı hareket ve soru cevaplama sistemleri gibi çeşitli bileşen görevlerinde dikkate değer başarılar elde edilen Yapay Zeka (kısaca “YZ”) hakkında uzman bilim insanları tarafından bugüne kadar yapılan birçok açıklamada, insanlık için büyük faydaları olduğu ve olabileceği kabul edilmekle birlikte, “gizli bir tehdit” olabileceği de belirtilmektedir. Örneğin, ünlü bilim insanı Prof. Dr. Stephen Hawking “Yapay zekanın geliştirilmesi insan ırkının sonunu getirebilir[1]” ifadelerine yer verirken, Tesla Motors’un kurucularından olan Elon Musk ise yapay zekanın benimsenmesini “şeytanı çağırma” ile kıyaslayarak, “yapay zekanın asla kaçamayacağımız ölümsüz bir diktatör haline gelebileceğini[2] belirtmiştir.

Tereddütlerin daha resmi bir şekilde ortaya konması amacıyla, 2015 yılının Ocak ayında, YZ alanında çalışmalar yürüten birçok bilim insanı tarafından da imzalanan açık bir mektup yayımlandı[3]. Bu mektupta özetle, YZ sistemlerinin insanoğlu tarafından yapması istenenleri yapmakla sınırlandırılması gerektiği açıkça belirtilmiştir[4]. Dolayısıyla, bilim dünyası yapay zekanın gelişiminde dikkatli olunması gerektiğini çünkü tehlike ve yarar arasında çok ince bir çizgi olduğunun altını çizmeye çalışmaktadır.

Peki, bilim insanları tarafından gizli bir tehdit olarak görülen yapay zekadan neden vazgeçemiyoruz? Çünkü bu teknolojideki potansiyel çok büyük, keşfedilmemiş bir alan ve yatırım olanakları sınırsız. Dünya genelinde yapay zekanın potansiyeli fark edildiğinden beri, bu alanda öncü rol üstlenmek isteyen birçok ülke ve firma büyük yatırımlar yaptı, yapmaya da devam ediyor. Hatta gelişmiş ülkelerin teknolojiyi tekelleştirip haksız rekabet ortamı yaratmasının da kaçınılmaz olduğunu kabul etmek gerekir. YZ alanında kontrollü öncülük için öncelikle söz konusu teknolojik gelişmelere ilişkin açık ve öngörülebilir bir hukuki çerçeve çizilmesi gerekiyor. Zira, bilim adamlarının işaret ettiği tehlike ve yarar arasındaki ince çizginin ancak kanunlar ile oluşturulabileceği tartışmasızdır.

  1. YAPAY ZEKANIN TANIMI

2019 yılında İstanbul, İzmir ve Ankara Baroları tarafından hazırlanan “Yapay Zeka Çağında Hukuk” isimli çalıştay raporunda yer verildiği üzere, John McCarthy’nin tanımına göre, yapay zeka, “insanların doğal olarak sahip oldukları zekâ ile çözdükleri problemleri çözme becerisine sahip makineler”; Sebastian Thrun’un tanımına göre ise, “karmaşık bir şeyi algılama ve uygun kararlar vermedir.” Türk Dil Kurumu’nda henüz bir tanıma yer verilmemiş olmasına rağmen, yabancı kaynaklardaki ansiklopedik tanıma göre ise; yapay zeka, dijital bir bilgisayarın veya bilgisayar kontrollü bir robotun faaliyetlerini akıllı varlıklara benzer şekilde yerine getirme yeteneğidir[5]. Ancak, yapay zeka için henüz kabul edilmiş global bir tanım olmadığı gibi, hukuki bir tanım da bulunmamaktadır.

  1. İLK YAPAY ZEKA

“Yapay zeka” ibaresinin tarihte ilk olarak kullanımından ziyade, YZ ile özdeşletirdiğimiz “robot” kelimesinin ilk kullanımını araştırdığımızda, Edmund Spencer isimli bir şairin 1596 yılında kaleme aldığı The Faerie Queene şiiri dikkat çekmektedir. Zira, bu şiirin 5. Bölümünde karşımıza çıkan Talus isimli demir adam formundaki karakter modern robotun ilk örneği niteliğinde olup, YZ’nin de belki de fikir babasıdır.

  • GÜNLÜK HAYATTA YAPAY ZEKA

Hukuki bir tanımı olmamasına rağmen, günlük hayatta, farkında olmadan YZ sıklıkla kullanılmaktadır. Her ne kadar YZ denildiğinde sadece “robot” figürü kafamızda canlansa da, aslında YZ günlük hayatımızın neredeyse her alanında karşımıza kolaylıkla çıkmaktadır. Şöyle ki, TÜSİAD ve Deloitte tarafından 2019 yılında hazırlanan bir rapora göre, Türkiye’de yetişkin bireylerin yaklaşık %98’i mobil telefona sahiptir ve bu bireylerin %77’si akıllı telefon kullanmaktadır[6]. Dolayısıyla, bilincinde olsunlar ya da olmasınlar, Türkiye’deki yetişkinlerin %77’si yanlarında sürekli bir YZ ile dolaşmaktadır. Zira, e-postanızda kullandığınız filtreler başta olmak üzere, Google Maps, Yandex, Uber gibi harita bazlı uygulamalar, Facebook, Pinterest, Instagram, Snapchat gibi birçok sosyal medya uygulamasında da yapay zeka kullanılmaktadır.

Bu nedenle, yukarıda da belirtildiği üzere, bilim insanları tarafından öngörülen tehditlerin önüne geçmek amacıyla, ülkemizde başta özel hayatın gizliliğini ve kişisel verilerin işlenmesi suretiyle kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak amacıyla ülkemizde Kişisel Verilerin Korunması Kanunu[7] ve ilgili mevzuat yayımlanmıştır.

  1. YAPAY ZEKA SINIRLARININ BELİRLENMESİ

Teknolojideki hızlı gelişim de göz önünde bulundurulduğunda, YZ’nin sadece akıllı telefonlarla sınırlı kalmadığı ve kalmayacağı aşikardır. Bu nedenle, Avrupa Birliği tarafından YZ’nin hukuki zeminin hazırlanması amacıyla çalışmalar yapılmaktadır. Avrupa Birliği Parlamentosu tarafından kaleme alınan Robotikte Avrupa Medeni Hukuk Kuralları Raporunda nihai Robotik Medeni Kanunu’nda olması gerektiği düşünülen tavsiyelere yer verilmiştir. Bunların başlıcaları şunlardır;

  • Otonom sistemler ve otonom akıllı robotlar gibi çeşitli şeyler için ortak bir resmi tanım oluşturulması,
  • İmalat kalitesi için bir standart oluşturulması,
  • Robotlarla ilgili sorumluluk için kurallar oluşturulması ve
  • Robotların nasıl incelenmesi, geliştirilmesi ve kullanılması gerektiğine dair yasaların oluşturulmasıdır.

Avrupa Birliği’nin 16 Şubat 2017 tarihli kararında (“European Parliament Resolution of 16 February 2017 with recommendation to the Commission on Civil Law Rules on Robotics 2015/2103 (INL)”) akıllı otonom robotlar için ortak bir tanıma yer verilmesi ve aşağıda belirtilen özellikler dikkate alınarak alt kategorilerinin oluşturulması öngörülmüştür:

  1. Sensörler aracılığıyla ve / veya ortamıyla veri alışverişi yaparak özerklik kazanma kapasitesi (ara bağlantı) ve bu verilerin analizi;
  2. Deneyim ve etkileşim yoluyla öğrenme kapasitesi;
  3. Robotun fiziksel desteğinin şekli;
  4. Davranış ve eylemlerini çevreye uyarlama kapasitesi.

Ayrıca, izlenebilirlik amacıyla ve ilave tavsiyelerin uygulanmasını kolaylaştırmak için, robotların sınıflandırılması için iç pazarı da kapsayacak nitelikte olmak suretiyle Avrupa Birliği çapında bir kayıt sisteminin oluşturulması ve belirlenen kriterlere göre gelişmiş robotların kaydının, diğer bir deyişle sicil kaydı sisteminin başlatılması öngörülmüştür.

Medeni Hukuk bakımından ise, Komisyonun robotlara ilişkin yasama sistemini kusursuz sorumluluğa mı yoksa kusur sorumluluğuna mı dayandıracağını tespit etmesi, üreticilerin ürettikleri otonom robotlara ilişkin sorumluluklarını kapsayacak nitelikte bir zorunlu sigorta sisteminin kurulması, bu sigorta sisteminin kapsama alanı dışındaki zararların tazmini için ise bir fon oluşturulması, ve belki de en önemlisi yapay zeka ve robotların medeni hukuk kuralları kapsamında sorumluluklarına ilişkin alınacak kararlarda Avrupa Birliği genelindeki bilim insanlarının uzmanlıklarına ve deneyimlerine başvurulması gerektiği belirtilmiştir.

Zira, hukuki açıdan dünyada sadece “eşyalar” ve “kişiler” var olduğundan, Avrupa Birliğinin yapay zekayı nasıl konumlandıracağı, akıllı robotlara hukuki haklar verilip verilmeyeceği ve sorumluluklarının kapsamı büyük önem arz etmektedir. Ancak, günümüzde, teknolojik anlamda gelişim yeterli ölçüde tamamlanmadığından hukuki altyapının oluşturulması da mümkün olmuyor.

 

Av. Bahar Çetinsaya

[1] https://www.bbc.com/news/technology-30290540

[2] https://www.washingtonpost.com/news/innovations/wp/2018/04/06/elon-musks-nightmarish-warning-ai-could-become-an-immortal-dictator-from-which-we-would-never-escape/

[3] https://futureoflife.org/ai-open-letter/

[4] “Robot” kelimesinin Rusça, Slovakça vb. dillerde “iş” anlamına gelmesi de dikkate alındığında, yapay zekanın insanoğlu tarafından verilen işleri yerine getiren olarak sınırlandırılması kabul edilebilir.

[5] https://www.britannica.com/technology/artificial-intelligence

[6] E-Ticaretin Gelişimi, Sınırların Aşılması ve Yeni Normlar, 2019.

[7] 24.03.2016 tarih ve 29677 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu.